Ademoğlunun biri eşeğini götürmüş pazara satacak… İçinden şöyle geçirmiş; ben şimdi bu eşeğe iki yüz lira isteyeyim nasıl olsa pazarlık eden olur, gerekirse yüz liraya kadar düşer illaki satarım.
Pazarda eşek için ilk müşteri yanında belirip sormuş, “Bu eşeğe ne kadar istersin?”
Eşeğin sahibi, iki yüz lira isterim demiş…
Müşteri eşeği şöyle bir alıcı gözle süzdükten sonra, “Tamam aldım diyerek vermiş iki yüz lirayı”
Aynı akşam eşeğin eski sahibi, “Yahu acaba ucuza mı sattım, alan pazarlık bile etmedi, eşekte benim görmediğim bir şey gördü herhalde” diyerek ertesi gün pazara gidip adamı aramaya başlamış.
Bakmış ki, aynı adam bir gün önce satın aldığı eşeği satışa çıkarmış.
Eşeğini iki yüz liraya sattığı adama sormuş, “Eşeği bana kaça geri satarsın?”
Adam hiç düşünmeden dört yüz lira demiş…
Eşeğin eski sahibi de demekki bu eşekte iş var diyerek çıkartıp vermiş dört yüz lirayı almış eşeğini geri..!
Buna şahit olan diğer esnaflar demiş ki; biz eşekleri bedavaya satıyormuşuz meğer, ederi buymuş baksanıza…
Ertesi gün pazardaki uyuz eşeklerin bile fiyatı olmuş dört yüz lira, hatta tutturabildiğine kâr koyup satanlarda var. Hatta fiyattan memnun olanlarda…
Derken günün birinde çok da parası olmayan ama eşek alma niyetiyle pazara gelen biri eşek fiyatlarını görünce dayanamamış sormuş; daha geçen ay bu eşekler 75 hatta 100 liraya zor alıcı buluyordu ne oldu da fiyatları arttı, eşek kıtlığı mı var?
Esnaf pahalı olduğundan yakınan müşteriye cevap vermiş, eşek deyip geçme, yükselen trendle eşek fiyatları böyle!
*****
Bu hikâyeyi bana müdavimi olduğum bir kafeterya sahibi, “Kahveye yine mi zam, daha dün … liraydı” diye çıkıştığımda gülerek anlatmıştı. Bende sizinle paylaşmış oldum.
*****
Eşek, eşek olduğunun farkında belki ama yükselen trendi, “altın semerinden” daha değerli!